Adana’da diş taşı temizliği yapan diş hekimlerinden olan Yaşar Çınar Nar, diş yüzeyinde ve diş eti hattında biriken tartar ve plağı temizleyerek diş eti sağlığını korumayı hedefler. Diş taşı temizliği, diş eti iltihabı, kötü ağız kokusu ve diş eti çekilmesi gibi sorunların önlenmesinde önemli bir adımdır.
Tedavi sürecinde, ultrasonik cihazlar ve özel el aletleri kullanılarak diş yüzeyindeki sertleşmiş tartar tabakası dikkatlice uzaklaştırılır. Gerekli durumlarda kök yüzeyi düzleştirme yapılarak diş eti ile diş arasındaki cep derinlikleri temizlenir. İşlem sırasında diş minesi korunur ve dişlere zarar verilmez.
Diş taşı temizliği sonrası süreçte, diş etlerinde hafif hassasiyet veya kanama görülebilir, ancak bu durum kısa sürede geçer. Düzenli ağız bakımı ve altı ayda bir yapılacak profesyonel temizlik ile diş eti sağlığı korunur ve dişlerin estetik görünümü uzun süre devam eder.
Diş taşı nedir ve nasıl birikir?
Diş taşını zihninizde canlandırmak için evinizdeki su ısıtıcısının (kettle) veya çaydanlığın içinde zamanla biriken kireç tabakasını düşünebilirsiniz. Sürekli suyla temas eden yüzeylerde minerallerin nasıl biriktiğini ve sert bir tabaka oluşturduğunu bilirsiniz. Diş taşı da temel olarak benzer bir süreçle, ancak biyolojik bir boyutta oluşur.
Her şey, dişlerinizi fırçaladıktan hemen sonra bile yüzeyde oluşan, gözle göremediğiniz, tükürükteki proteinlerden kaynaklı incecik ve yapışkan bir zar tabakasıyla başlar. Bu zar, “pelikıl” olarak adlandırılır ve kendi başına zararsızdır. Ancak ağzımızdaki milyarlarca bakteri için adeta üzerine konulacak bir kırmızı halı görevi görür.
Bakteriler bu zemin üzerine yerleşir, hızla çoğalmaya başlar ve kendi aralarında organize olarak “plak” adını verdiğimiz daha karmaşık, yapışkan bir koloni oluştururlar. Dişlerinizin üzerinde hissettiğiniz o pürüzlü, dilinize takılan yumuşak tabaka işte bu bakteri plağıdır. Bu plak, düzenli ve etkili fırçalama ve diş ipi kullanımıyla temizlenebilir.
Ancak kritik nokta bundan sonra başlar. Eğer bu bakteri plağı düzenli olarak temizlenmezse, tükürüğünüzün içinde doğal olarak bulunan kalsiyum ve fosfat gibi mineraller, bu yapışkan plağın üzerine çökelmeye başlar. Tıpkı suya batırılmış bir bezin zamanla kireçlenip sertleşmesi gibi, bakteri plağı da bu minerallerle birleşerek sertleşir ve taşlaşır. İşte bu sertleşmiş, kireçlenmiş yapıya “diş taşı” veya “tartar” diyoruz. Bu süreç bir kez başladıktan sonra, diş taşını normal bir diş fırçası veya diş ipiyle temizlemek imkansız hale gelir.
Diş taşı oluşum hızı kişiden kişiye değişir. Bazı faktörler bu süreci hızlandırabilir. Diş taşı birikimini hızlandıran başlıca faktörler şunlardır:
- Yoğun ve mineral açısından zengin tükürük yapısı
- Yetersiz veya etkisiz ağız bakımı alışkanlıkları
- Dişlerdeki çapraşıklıklar (temizlenmesi zor alanlar yaratır)
- Sigara ve tütün ürünleri kullanımı
- Bazı sistemik hastalıklar ve kullanılan ilaçlar
- Karbonhidrat ve şeker ağırlıklı beslenme alışkanlıkları
Diş etinin üstü ve altındaki diş taşı arasındaki fark nedir?
Diş taşını bir buzdağına benzetebiliriz. Ağızda, diş eti çizgisinin üzerinde gördüğünüz kısım, buzdağının sadece suyun üzerindeki görünen kısmıdır. Asıl tehlikeli ve yıkıcı olan ise diş etinin altında, gözle göremediğiniz kısımdır. Bu iki tür diş taşı arasında hem kaynak hem de yarattığı sorunlar açısından önemli farklar bulunur:
- Diş Eti Üstü (Supragingival) Diş Taşı
Bu diş eti çizgisinin üzerinde yer alan ve aynaya baktığınızda görebileceğiniz diş taşıdır. Genellikle sarımsı veya beyaz renktedir. Mineral kaynağı doğrudan tükürük olduğu için, en çok tükürük bezlerinin ağza açıldığı bölgelerde birikir. Bu bölgeler tipik olarak alt ön dişlerin dile bakan iç yüzeyleri ve üst büyük azı dişlerinin yanağa bakan dış yüzeyleridir. Bu tür diş taşı, genellikle diş eti iltihabının (gingivitis) birincil nedenidir ve diş etlerinde kanama, kızarıklık gibi belirtilere yol açar. Temizlenmesi, diş eti altındaki taşa göre nispeten daha kolaydır.
- Diş Eti Altı (Subgingival) Diş Taşı
Bu buzdağının görünmeyen, tehlikeli kısmıdır. Diş ile diş eti arasındaki “cep” olarak adlandırılan boşluğun içinde, kök yüzeyine yapışık olarak bulunur. Rutin bir muayenede gözle görülmez, varlığı ancak özel aletlerle tespit edilebilir. Diş eti üstündeki taştan çok daha farklı ve tehlikeli özelliklere sahiptir.
Diş eti altı taşının temel özellikleri aşağıdaki gibidir:
- Gözle görülmez.
- Koyu kahverengi veya siyah renktedir.
- Diş eti cebindeki iltihaplı sıvıdan beslenir.
- Kök yüzeyine çok sıkı bir şekilde yapışır.
- Diş eti üstündeki taşa göre çok daha sert ve yoğundur.
Doğrudan periodontitise, yani dişi destekleyen kemiğin kaybına yol açar.
Peki, neden rengi bu kadar koyudur? Çünkü bu taş, mineral kaynağını tükürükten değil diş eti iltihabından dolayı cepten sızan kan ve iltihaplı doku sıvısından alır. Bu sıvının içindeki kan pigmentleri (demir) zamanla taşa nüfuz ederek ona bu karakteristik koyu, neredeyse siyah rengi verir. Bu renk, aslında o bölgedeki hastalığın ne kadar uzun süredir devam ettiğinin ve ne kadar şiddetli olduğunun da bir göstergesidir.
Diş taşı sadece estetik bir sorun mudur, yoksa sağlığa zararları var mıdır?
Kesinlikle sadece estetik bir sorun değildir. Diş taşının varlığı, vücudunuzda düşük seviyeli ama sürekli devam eden kronik bir enfeksiyon odağı bulunması anlamına gelir. Yarattığı tehdit hem ağız sağlığı hem de genel vücut sağlığı için ciddidir.
Diş taşının pürüzlü ve gözenekli yüzeyi, yeni ve daha agresif bakterilerin tutunup çoğalması için mükemmel bir zemin oluşturur. Adeta bir “bakteri kalesi” gibi davranır. Bu kale, bakterileri fırçalama ve diş ipi gibi temizlik yöntemlerinden korur. Bu nedenle diş taşı varlığında sizin evde ne kadar iyi fırçalarsanız fırçalayın, o bölgedeki enfeksiyonu tamamen ortadan kaldırmanız mümkün değildir.
Bu sürekli bakteri varlığı, vücudun bağışıklık sistemini sürekli olarak alarma geçirir. Bu savaşın ilk aşaması gingivitis (diş eti iltihabı) olarak adlandırılır ve bu aşamada hasar geri döndürülebilirdir.
Gingivitisin yaygın belirtileri şunlardır:
- Diş etlerinde gözle görülür bir kızarıklık
- Diş etlerinde ödem ve şişlik
- Diş fırçalama veya diş ipi kullanımı sırasında kanama
- Geçmeyen ağız kokusu
Eğer bu durum tedavi edilmezse savaş daha derin dokulara yayılır ve periodontitis adı verilen daha yıkıcı bir aşamaya geçer. Bu aşamada, bağışıklık sisteminin kendisi, bakterilerle savaşırken dişleri destekleyen kemik ve liflere de zarar vermeye başlar. Bu bir kısır döngü yaratır: Kemik eridikçe diş ile diş eti arasındaki cep derinleşir, bu derin cebe daha fazla diş taşı ve bakteri yerleşir ve bu da daha fazla kemik yıkımına yol açar. Sonuç olarak dişler sallanmaya başlar ve en sonunda kaybedilebilir.
Diş taşının zararları ağızla da sınırlı kalmaz. Diş eti ceplerindeki bu kronik enfeksiyon odağından kaynaklanan bakteriler ve iltihabi kimyasallar, kan dolaşımına karışarak vücudun diğer bölgelerine ulaşabilir. Bu durum mevcut bazı sistemik hastalıkları tetikleyebilir veya kontrolünü zorlaştırabilir.
Periodontal hastalıkla güçlü bir şekilde ilişkilendirilen bazı sistemik durumlar şunlardır:
- Kalp ve damar hastalıkları (kalp krizi, felç riski)
- Kontrolü zorlaşan diyabet
- Romatoid artrit
- Bazı kronik solunum yolu hastalıkları
- Hamilelikte olumsuz sonuçlar (erken doğum, düşük doğum ağırlığı riski)
- Alzheimer hastalığı ve diğer nörolojik durumlar
Bu nedenle diş taşı temizliği, sadece dişleri kurtarmak için değil aynı zamanda genel sağlığınızı korumak ve bu riskleri azaltmak için de yapılan önemli bir tıbbi tedavidir.
Profesyonel diş taşı temizliği nasıl yapılır ve hangi aletler kullanılır?
Profesyonel diş taşı temizliği, özellikle diş eti hastalığı varlığında yapılan “derinlemesine temizlik” veya “küretaj” olarak da bilinen işlem iki ana adımdan oluşur: Diş yüzeylerinin temizlenmesi (scaling) ve kök yüzeylerinin düzleştirilmesi (root planing).
İlk adım olan diş taşı temizliği (scaling), hem diş etinin üstündeki görünür taşların hem de daha önemlisi, diş eti cebinin içindeki görünmeyen taşların mekanik olarak ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Bu işlem hastalığın ana nedeni olan bakteri birikintilerinin büyük bir kısmını ortadan kaldırır.
İkinci ve tamamlayıcı adım ise kök yüzeyi düzleştirme (root planing) işlemidir. Bu daha hassas bir işlemdir. Amaç diş taşı temizlendikten sonra kök yüzeyinde kalmış olabilecek mikroskobik pürüzleri, toksinleri ve hastalıklı sement tabakasını kazıyarak pürüzsüz ve temiz bir yüzey elde etmektir. Buradaki hedef, cam gibi bir yüzey yaratmaktan ziyade, diş etinin tekrar sağlıklı bir şekilde yapışabileceği “biyolojik olarak uyumlu” bir yüzey oluşturmaktır. Sağlıklı diş eti, pürüzsüz ve temiz bir kök yüzeyine sıkıca yapışarak cebin tekrar derinleşmesini engeller.
Bu işlemler için iki temel tipte alet kullanılır: Manuel el aletleri ve ultrasonik cihazlar.
- Manuel El Aletleri (Küretler)
Bunlar özel olarak şekillendirilmiş, keskin uçlu metal aletlerdir. Her biri, ağzın farklı bir bölgesine ve diş yüzeyine uyum sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Bu aletlerin en büyük avantajı, hekimin olağanüstü bir dokunma hassasiyeti sağlamasıdır. Hekim, aletin ucuyla kök yüzeyindeki en küçük pürüzü, taşı veya girintiyi parmak uçlarıyla hissedebilir. Bu özellikle kök yüzeyi düzleştirme gibi hassas bitirme işlemleri için paha biçilmezdir. Diş eti altına girmek için tasarlanmış küretlerin uçları, dokulara zarar vermemek için yuvarlatılmıştır ve bu sayede cep içinde güvenle çalışılabilir.
- Ultrasonik Cihazlar
Bu modern cihazlar, yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanarak titreşim üreten bir uç ile çalışır. El aletlerinin kazıma prensibinin aksine, bu cihazlar titreşim ve su spreyinin birleşik gücünü kullanır.
- Ultrasonik cihazların temizlik yapma prensipleri şunlardır:
- Mekanik titreşim: Cihazın ucu saniyede 25.000 ila 50.000 kez titreşerek diş taşlarına çarpar ve onları fiziksel olarak parçalar.
- Kavitasyon: Titreşen ucun etrafındaki su spreyinde mikroskobik baloncuklar oluşur ve bunlar anında patlar. Bu patlamalar, şok dalgaları yaratarak bakteri plağının yapısını bozar.
- Akustik akım: Suyun yarattığı güçlü girdaplar, ucun doğrudan temas etmediği bölgelerdeki plak ve kalıntıları bile yerinden sökerek yıkar.
- Soğutma ve temizleme: Sürekli su akışı hem cihazın ucunu soğutarak dokulara zarar vermesini engeller hem de parçalanan taş ve plak artıklarını cepten yıkayarak uzaklaştırır.
Günümüzde en etkili yaklaşım genellikle karma (blended) tekniktir. Tedaviye genellikle ultrasonik cihazlarla başlanır. Bu cihazlar, özellikle yoğun diş taşı birikintilerini hızlı ve etkili bir şekilde temizleyerek “kaba temizliği” yapar. Ardından, kalan ince birikintileri temizlemek, kök yüzeylerini pürüzsüzleştirmek ve ulaşılması zor alanlarda hassas bir bitirme işlemi yapmak için el aletlerine geçilir. Bu şekilde her iki yöntemin de avantajlarından faydalanılmış olur.
Ultrasonik diş taşı temizliği sırasında kullanılan aletler güvenli midir?
Evet, son derece güvenlidir. Ancak bu güvenliğin sağlanması, modern diş hekimliği kliniklerinde uygulanan sıkı güvenlik protokollerine bağlıdır. Ultrasonik cihazların en çok dikkat edilen yönü, çalışma sırasında oluşturdukları “aerosol” yani su spreyi bulutudur. Cihazın ucu titreşirken kullanılan su, hastanın tükürüğü, kanı ve temizlenen bakterilerle karışarak havaya yayılan bir sprey bulutu oluşturur. Bu hem hasta hem de klinik ekibi için potansiyel bir enfeksiyon riskidir.
Ancak bu risk, günümüz kliniklerinde etkin bir şekilde yönetilmektedir. Bir kliniğin bu konudaki ciddiyetini ve modern standartlara uygunluğunu, uyguladığı güvenlik önlemlerinden anlayabilirsiniz.
- Ultrasonik temizlik sırasında uygulanan temel güvenlik önlemleri şunlardır:
- Güçlü vakum sistemi (Yüksek Hacimli Aspiratör – HVE): Bu standart tükürük emiciden çok daha güçlü bir sistemdir. İşlem sırasında cihazın ucuna çok yakın tutularak, oluşan aerosol bulutunun %90-98’ini daha havaya karışmadan kaynağında emer. Bu en kritik ve en etkili yöntemdir.
- İşlem öncesi antiseptik gargaralar: İşleme başlamadan önce hastaya antiseptik içerikli bir gargara yaptırılması, ağızdaki bakteri miktarını geçici olarak azaltarak aerosol içindeki mikrop yükünü düşürür.
- Tam koruyucu ekipman: Hem hastanın hem de hekim ve asistanın gözlük, maske, siperlik gibi tam koruyucu ekipman kullanması standart bir prosedürdür.
- İyi havalandırılan klinikler: Klinik odalarının güçlü havalandırma sistemlerine sahip olması, havada asılı kalabilecek partiküllerin hızla temizlenmesini sağlar.
Bu önlemler sayesinde ultrasonik diş taşı temizliği, hem son derece etkili hem de son derece güvenli bir tedavi yöntemi olarak uygulanmaktadır.
Diş taşı temizliği sonrası diş eti cebine ilaç koymak veya lazer kullanmak daha iyi sonuç verir mi?
Bu hastaların sıkça sorduğu ve pazarlama iddialarıyla kafalarının karıştığı bir konudur. Temel ve kanıtlanmış tedavi, titiz bir mekanik temizliktir. Diğer yöntemler “yardımcı tedaviler” olarak düşünülmeli ve her durumda gerekli değildir.
- Diş Eti Cebine Lokal İlaç Uygulaması
Bu yöntemde derinlemesine temizlik yapıldıktan sonra, özellikle derin ve inatçı diş eti ceplerinin içine, antibiyotik içeren küçük çipler, jeller veya tozlar yerleştirilir. Buradaki mantık, mekanik temizlikle ulaşılamayan bakterileri kimyasal olarak yok etmektir. Bilimsel çalışmalar bu yöntemin standart temizliğe göre istatistiksel olarak küçük bir ek fayda sağladığını, ancak bu faydanın her zaman klinik olarak anlamlı olmadığını göstermektedir. Yani milimetrenin kesirleri kadar bir ek iyileşme sağlayabilir, ancak bu tedavinin genel başarısını kökten değiştirmez. Bu nedenle rutin olarak her hastaya uygulanmaz.
Lokal antibiyotiklerin düşünülebileceği bazı özel durumlar şunlardır:
- Standart tedaviye yanıt vermeyen tekil ve çok derin cepler
- Periyodik bakım seansları sırasında iltihabın devam ettiği inatçı bölgeler
- Hastanın genel sağlık durumu nedeniyle cerrahiye alternatif olarak düşünülen bazı istisnai durumlar
- Lazerle Diş Taşı Temizliği
Lazer teknolojisi, diş hekimliğinin birçok alanında heyecan verici olanaklar sunsa da standart diş taşı temizliğinin yerine geçebileceği veya ona rutin olarak eklenmesi gerektiği yönündeki iddialar bilimsel kanıtlarla desteklenmemektedir. Lazerin bakteri öldürücü ve doku iyileşmesini hızlandırıcı etkileri olduğu öne sürülür. Ancak yapılan kapsamlı bilimsel araştırmalar ve Avrupa Periodontoloji Federasyonu (EFP) gibi uluslararası saygın kuruluşların yayınladığı tedavi kılavuzları, lazer kullanımının standart mekanik temizliğe göre tutarlı ve klinik olarak anlamlı bir üstünlük sağladığını göstermediğini belirtmektedir.
Hatta, yanlış güçte veya yanlış teknikle kullanıldığında lazerin kök yüzeyine veya sağlıklı dokulara termal hasar verme riski de bulunmaktadır. Bu nedenle günümüzdeki “altın standart” tedavi, lazer değil hekimin tecrübesiyle, el aletleri ve/veya ultrasonik cihazlar kullanarak yaptığı titiz mekanik temizliktir.
Diş taşı temizliği sonrası yapılan cila (polisaj) işleminin amacı nedir?
Temizlik işleminin son adımı olan ve hastalar tarafından en çok “parlatma” olarak bilinen cila (polisaj) işleminin iki temel amacı vardır. Bunlardan biri estetik, diğeri ise tedavi edicidir. Estetik amacı, diş yüzeylerinde çay, kahve, sigara gibi etkenlerle oluşan dış lekeleri gidererek dişlerin daha temiz ve parlak görünmesini sağlamaktır. Bu hasta memnuniyetini artıran önemli bir adımdır.
Tedavi edici amacı ise çok daha önemlidir. Temizlik sonrası diş yüzeyleri ne kadar pürüzsüz olursa, yeni bakteri plağının tutunması o kadar zorlaşır. Pürüzsüz bir yüzey, plağın birikme hızını yavaşlatır ve hastanın evde yaptığı fırçalama ve diş ipi bakımının daha etkili olmasına yardımcı olur.
Ancak modern diş hekimliği anlayışı, her dişe her seansta cila yapılmasına karşıdır. Çünkü en hassas cila patları bile diş minesinden mikroskobik düzeyde bir aşındırma yapar. Bu nedenle günümüzde “Seçici Polisaj” ilkesi benimsenmiştir. Bu ilkeye göre cila işlemi, sadece lekelenmiş olan diş yüzeylerine uygulanır. Üzerinde leke olmayan temiz bir dişe cila yapmanın ek bir faydası yoktur ve gereksiz yere mine kaybına yol açabilir.
Cila işlemi için de farklı teknolojiler mevcuttur. Geleneksel yöntemde döner bir lastik fırça ve aşındırıcı bir macun kullanılır. Daha modern bir teknoloji olan Hava Akımlı Cila (Air-Flow) ise su, hava ve özel bir toz partikülünü basınçla püskürterek çalışır. Özellikle glisin gibi düşük aşındırıcılığa sahip tozların geliştirilmesiyle bu teknoloji bir devrim yaratmıştır. Bu yeni nesil tozlar, sadece diş eti üstündeki lekeleri değil aynı zamanda implantlar, porselen kaplamalar ve hatta diş eti altındaki biyofilm tabakasını bile güvenle temizleyebilir. Bu sayede cila işlemi, sadece kozmetik bir rötuş olmaktan çıkıp, tedavinin terapötik bir parçası haline gelmiştir.
Adana'da Diş Taşı Temizliği Fiyatları Ne Kadar?
Diş Taşı Temizliği tedavinin yapılacağı kliniğe, hastanın durumuna göre değişmektedir.
Diş Taşı Temizliği Yaptıranların Yorumları
Diş Hekimi Yaşar Çınar Nar'ın hasta yorumları için Google Maps'e göz atabilirsiniz.
Adana'da Diş Taşı Temizliği Yapan Doktorlar & Diş Hastaneleri
Adana'da Diş Taşı Temizliği uygun alt yapıya sahip diş hastaneleri veya kliniklerde, diş hekimleri tarafından yapılır.