Periodontoloji, dişleri çevreleyen ve destekleyen diş eti, kemik ve bağ dokularının sağlığına odaklanan uzmanlık alanıdır. Bu alanda çalışan periodontoloji uzmanı, diş eti iltihabı (gingivitis) ve ileri evre kemik kaybı (periodontitis) gibi periodontal hastalıklar üzerine yoğunlaşır. Temel olarak bir periodontolog, profesyonel periodontoloji diş temizliği yapar, diş eti çekilmelerini tedavi eder ve ilerlemiş vakalarda cerrahi müdahalelerle kaybedilen dokuyu onarır. Aynı zamanda, dental implantların cerrahi olarak yerleştirilmesi ve bu implantların uzun dönem sağlığının korunması da periodontolojinin ana görevleri arasında yer alır.
Periodontoloji Nedir ve Bir Periodontoloji Uzmanı Ne Yapar?
Periodontoloji, dişlerimizi çevreleyen ve onları çene kemiğimize sağlamca bağlayan dokuların sağlığını inceleyen, bu dokulardaki hastalıkları teşhis ve tedavi eden bir diş hekimliği uzmanlık dalıdır. Kelime kökeni, Eski Yunanca’da “çevre” anlamına gelen perí ve “diş” anlamına gelen odoús kelimelerinden gelir. Bu isim, alanın sadece pembe diş etlerinden ibaret olmadığını, çok daha derin ve karmaşık bir yapıyla ilgilendiğini gösterir.
Bir periodontoloji uzmanı, yani periodontolog, diş hekimliği fakültesinden mezun olduktan sonra bu alanda en az üç yıl daha yoğun bir eğitim alarak uzmanlaşan hekimdir. Bu ek eğitim süreci, onları diş eti hastalıklarının tedavisinde, ağız içindeki iltihaplı durumların yönetiminde ve dental implantların yerleştirilmesi gibi ileri düzey cerrahi işlemlerde yetkin kılar. Dolayısıyla bir periodontologa başvurduğunuzda, ağız sağlığınızın temelini koruma konusunda en bilgili ve tecrübeli uzmana kendinizi emanet etmiş olursunuz. Unutmayın bu temel ne kadar sağlamsa, dişleriniz ve genel sağlığınız da o kadar güvende olur.
Dişlerimizi Yerinde Tutan O Karmaşık Yapı Nedir?
Periodontal hastalıkları anlamak için, önce bu hastalıklardan etkilenen yapıları tanımamız gerekir. Dişlerimizi destekleyen bu dokuların tümüne periodonsiyum adını veriyoruz. Periodonsiyumu, bir binanın temeli gibi düşünebilirsiniz. Binanın kendisi (yani dişiniz) ne kadar güzel ve sağlam görünürse görünsün, asıl dayanıklılığını ve ömrünü altındaki görünmez temele borçludur. İşte bu temel, birbiriyle mükemmel bir uyum içinde çalışan dört farklı parçadan oluşan canlı bir sistemdir.
Bu dört temel bileşen şunlardır:
- Diş Eti (Gingiva): Ağzımızı açtığımızda gördüğümüz, çene kemiğini bir örtü gibi kaplayan pembe renkli yumuşak dokudur. Dişleri dış etkenlerden ve bakterilerden koruyan ilk savunma hattıdır.
- Alveolar Kemik: Diş köklerinin içine oturduğu yuvaları oluşturan çene kemiği bölümüdür. Dişlerin sıkıca yerinde durmasını sağlayan asıl dayanaktır. Periodontal hastalıklar işte bu değerli kemiğin erimesine neden olarak dişlerin sallanmasına ve kaybedilmesine yol açar.
- Periodontal Ligament (PDL): Diş kökünü çene kemiğine bağlayan, binlerce mikroskobik liften oluşan esnek bir bağ dokusudur. Çiğneme sırasında oluşan basıncı emerek bir amortisör görevi görür ve dişi korur.
- Sement: Diş kökünün en dış yüzeyini kaplayan, kemiğe benzer sert bir doku tabakasıdır. Periodontal ligament liflerinin dişe tutunmasını sağlayarak, dişi kemik yuvasına adeta kilitler.
Bu dört yapı bir bütün olarak dinamik bir şekilde çalışır. Yani statik değillerdir; çiğneme gibi fonksiyonlara göre sürekli olarak kendilerini yeniler ve adapte olurlar. Bu yüzden diş kaybı yaşandığında, o bölgedeki kemik uyarı alamadığı için zamanla eriyebilir. Bu karmaşık ve hayati temeli anlamak, onu etkileyen bir hastalığın neden bu kadar ciddi sonuçlar doğurabildiğini kavramanın ilk adımıdır.
Periodontal Hastalıklar ile Genel Vücut Sağlığı Arasında Nasıl Bir Bağlantı Var?
Yıllar boyunca ağız sağlığı, vücudun geri kalanından ayrı bir konu olarak düşünüldü. Ancak bugün biliyoruz ki bu kesinlikle yanlış bir yaklaşımdır. Bilimsel kanıtlar, ağız sağlığının, özellikle de diş eti sağlığının, genel sağlığımızın ve yaşam kalitemizin ayrılmaz bir parçası olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Ağzımız, vücudumuza açılan bir kapıdır ve diş eti hastalığını karakterize eden kronik iltihap ve bakteri enfeksiyonu, tüm vücudumuzu etkileyen sonuçlar doğurabilir.
Bu bağlantının merkezinde iltihap (enflamasyon) yer alır. Periodontitis, bakterilerin tetiklediği kronik bir iltihap hastalığıdır. Hastalıklı diş eti dokularından kan dolaşımına sızan bakteriler ve iltihap ürünleri, vücudumuzun dört bir yanına yayılarak başka sağlık sorunlarını tetikleyebilir veya mevcut olanları daha da kötüleştirebilir. Bu nedenle bir periodontoloji diş eti tedavisi görmek, sadece dişlerinizi kurtarmakla kalmaz, aynı zamanda genel sağlığınıza yapılmış önemli bir yatırım anlamına gelir.
Periodontitis ve Diyabet Arasındaki İki Yönlü İlişki Nedir?
Periodontal hastalık ve diyabet arasındaki ilişki, tıp dünyasında en iyi kanıtlanmış ağız-vücut bağlantılarından biridir. Bu ilişki, her iki hastalığın da birbirini doğrudan etkilediği, adeta bir “iki yönlü bir cadde” gibidir. Hatta periodontitis, 1993 yılında diyabetin altıncı resmi komplikasyonu olarak kabul edilmiştir.
Diyabetin diş eti sağlığını nasıl etkilediğini gösteren bazı noktalar şunlardır:
- Diyabetli bireylerde periodontitis gelişme riski, diyabeti olmayanlara göre 2 ila 3 kat daha fazladır.
- Özellikle kan şekeri kontrolü zayıf olan hastalarda diş eti hastalığı daha hızlı ve şiddetli seyreder.
- Yüksek kan şekeri, vücudun iltihaba karşı tepkisini abartır ve enfeksiyonlarla savaşan savunma hücrelerinin etkinliğini azaltır.
- Periodontal hastalığın diyabeti nasıl etkilediğini gösteren bazı noktalar ise şunlardır:
- Diş etlerindeki kronik enfeksiyon ve iltihap, kan şekeri kontrolünü zorlaştırabilir.
- Diş etinden kana karışan iltihap molekülleri, vücudun insülin direncini artırarak kan şekerinin yükselmesine neden olabilir.
İyi haber şu ki başarılı bir periodontal tedavi, kan şekeri kontrolünde belirgin bir iyileşme sağlayabilir. Çalışmalar tedavinin kan şekeri takibinde kullanılan HbA1c değerini ortalama %0,4 oranında düşürebildiğini göstermektedir. Bu etki diyabet tedavisinde ikinci bir ilaca başlamanın etkisine benzer.
Periodontitis ve Kalp Sağlığı Arasında Nasıl Bir Bağlantı Kuruluyor?
Bilim dünyasının yoğun olarak araştırdığı bir diğer önemli konu da periodontal sağlık ile kalp-damar hastalıkları arasındaki ilişkidir. Yapılan çok sayıda büyük ölçekli çalışma, diş eti hastalığı olan bireylerde kalp krizi ve felç gibi damar sertliğine bağlı hastalıkların görülme oranının, ağız sağlığı iyi olanlara göre daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.
Bu bağlantının arkasında yattığı düşünülen iki ana mekanizma vardır:
- Ortak Risk Faktörleri: Sigara kullanımı, ileri yaş ve diyabet gibi durumlar hem diş eti hastalığı hem de kalp-damar hastalıkları için ortak risk faktörleridir.
- Sistemik İltihap: Bu en güçlü biyolojik bağlantı olarak görülmektedir. Periodontitis, vücuttaki genel iltihap seviyesini artırır. Bu durum damar sertleşmesi (ateroskleroz) olarak bilinen, damarların daralması ve sertleşmesi sürecini hızlandıran bir faktördür. Hatta bazı çalışmalarda, ağızdaki periodontitis bakterilerinin, damarları tıkayan plakların içinde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu da bakterilerin kan yoluyla damar duvarlarına ulaşıp orada da iltihaplanmaya neden olabileceğini düşündürmektedir.
Buradan çıkarılacak en önemli sonuç, iyi bir ağız hijyenine sahip olmanın ve diş eti sağlığını korumanın, kalp sağlığını korumaya yönelik yaşam tarzının önemli bir parçası olduğudur. Diş eti hastalığını tedavi etmek, vücudun genel iltihap yükünü azaltarak kalp-damar sağlığınıza dolaylı ama önemli bir katkı sağlar.
Periodontoloji Muayenesinde Diş Temizliği Dışında Neler Yapılır?
Bir periodontoloğa ilk ziyaretiniz, genellikle alışık olduğunuz diş kontrolünden çok daha detaylı ve kapsamlı bir değerlendirme içerir. Bu muayenenin amacı, dişlerinizi destekleyen dokuların sağlığı hakkında kesin veriler toplamak, mevcut bir hastalığı doğru bir şekilde teşhis etmek ve uygulanacak tedavinin başarısını ölçmek için bir başlangıç noktası oluşturmaktır.
Muayenenin en önemli adımlarından biri periodontal sondalama işlemidir. Bu sırada hekiminiz veya hijyenistiniz dişlerinizin etrafında çalışırken bir dizi sayının söylendiğini duyabilirsiniz. Bu işlem ucunda milimetrik işaretler bulunan, ince ve küt uçlu periodontal sond adı verilen özel bir aletle yapılır. Bu alet, diş ile diş eti arasındaki gingival sulkus adı verilen doğal, sığ boşluğa nazikçe yerleştirilir. Genellikle her dişin etrafında altı farklı noktadan ölçüm alınarak diş eti sağlığınızın detaylı bir haritası çıkarılır.
Duyduğunuz rakamlar, o bölgedeki cebin milimetre cinsinden derinliğini ifade eder ve sağlığınız hakkında önemli ipuçları verir.
- 1-3 milimetre: Eğer kanama yoksa, bu rakamlar genellikle sağlıklı ve dişi sıkıca saran bir diş etine işaret eder.
- 4 milimetre: Bu bir uyarı işaretidir. Bu derinlikte bir cep, iltihabın başladığını ve diş etinin dişten yavaş yavaş ayrıldığını gösterir.
- 5 milimetre ve üzeri: Bu ölçümler, hastalığın daha ileri bir seviyede olduğunu gösterir. Bu kadar derin cepleri sizin diş fırçası ve diş ipi ile temizlemeniz imkansızdır. Bu durum zararlı bakterilerin burada birikerek kemik ve bağ dokusuna daha fazla zarar vermesi için ideal bir ortam oluşturur.
Muayene Sırasında Diş Etlerinin Kanaması Normal midir?
Kesinlikle hayır. Cep derinliğini ölçmenin yanı sıra hekim bu nazik sondalama işlemi sırasında diş etlerinizin kanayıp kanamadığını da dikkatle not eder. Bu duruma Sondalamada Kanama (BOP) denir. Kanayan diş etlerinin asla normal olmadığını bilmeniz çok önemlidir. Bu fırçayı çok sert kullandığınızın değil o bölgedeki diş eti dokusunda aktif bir iltihap olduğunun kesin bir işaretidir. Kanamasız, sağlıklı diş etlerine sahip olmak, periodontal tedavinin en temel hedeflerinden biridir.
Periodontoloji Tedavisinin Başarısı İçin Röntgen Gerekli midir?
Evet, kesinlikle gereklidir. Klinik muayene, diş etleri ve cepler hakkında bize çok değerli bilgiler verse de diş etlerinin altında gizli kalan kemikte neler olup bittiğini gösteremez. İşte bu noktada radyografik görüntüleme, yani röntgen filmleri, kapsamlı bir periodontal değerlendirmenin vazgeçilmez bir parçası haline gelir.
Röntgenler, çıplak gözle görülemeyen birçok kritik faktörü değerlendirmemizi sağlar.
- Kemik Seviyesi: Röntgenler, dişleri çevreleyen kemiğin yüksekliğini net bir şekilde gösterir. Bu sayede hastalık nedeniyle ne kadar kemik kaybedildiğini hassas bir şekilde ölçebiliriz.
- Kemik Kaybı Şekli: Kemiğin erime şekli, hastalığın tipi hakkında bilgi verir. Yatay kemik kaybı genellikle daha yavaş ilerleyen kronik periodontitiste görülürken, bir dişin yanında oluk şeklinde görülen dikey kemik kaybı daha agresif bir hastalığa işaret edebilir.
- Diğer Faktörler: Röntgenler ayrıca diş eti altında kalan diş taşları, kötü yapılmış dolgu veya kaplamalar gibi hastalığı tetikleyebilecek diğer faktörleri de görmemize yardımcı olur.
Çoğu durumda standart iki boyutlu röntgenler yeterli olurken, dental implant planlaması veya karmaşık kemik kayıplarının olduğu durumlarda, Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi (CBCT) gibi üç boyutlu görüntüleme yöntemlerine başvurabiliriz. Bu teknoloji, kemiğin yüksekliğini, genişliğini ve yoğunluğunu üç boyutlu olarak göstererek, özellikle kemik ekleme (greftleme) veya implant gibi cerrahi işlemlerin çok daha güvenli ve öngörülebilir bir şekilde planlanmasını sağlar.
Periodontitis Teşhisimdeki Evre ve Derece Ne Anlama Geliyor?
Tüm muayene ve röntgen verileri toplandıktan sonra, periodontolog bu bilgileri bir araya getirerek size özel, detaylı bir teşhis koyar. Günümüzde periodontitis hastalığını sınıflandırmak için dünya çapında kabul görmüş, 2017 yılında güncellenmiş modern bir sistem kullanıyoruz. Bu sistem, hastalığınızı Evre ve Derece olarak tanımlayarak durumun çok daha net anlaşılmasını sağlar.
Evre (I-IV): Bu hastalığın o anki şiddetini ve hasarın boyutunu ifade eder. Tedavinin ne kadar karmaşık olacağı hakkında bir fikir verir.
- Evre I: Başlangıç seviyesinde, en hafif form.
- Evre II: Orta derecede hasarın olduğu durum.
- Evre III: Diş kaybı potansiyeli olan şiddetli periodontitis.
- Evre IV: Tüm dişlerin kaybedilme riski olan en ileri seviye.
Derece (A-C): Bu ise hastalığın ilerleme hızını ve gelecekteki risk profilinizi gösterir. Yani hastalığın biyolojik karakterini tanımlar.
- Derece A: Yavaş ilerleme hızı.
- Derece B: Orta düzeyde, beklenen ilerleme hızı.
- Derece C: Hızlı ve agresif ilerleme hızı.
Derecelendirme yapılırken sigara kullanımı veya diyabet gibi risk faktörleri de hesaba katılır. Örneğin sigara içen bir hastanın hastalığı daha hızlı ilerleme eğiliminde olacağından derecesi yükseltilebilir (örneğin B’den C’ye). Kısacası Evre, “Şu an ne kadar hasar var?” sorusuna cevap verirken, Derece, “Bu hasar gelecekte ne kadar hızlı artabilir?” sorusunu yanıtlar.
Periodontoloji Tedavisi Nasıl Yapılır ve Ne Kadar Sürer?
Periodontal hastalıkla mücadele yolculuğu, büyük çoğunlukla cerrahi olmayan tedavilerle başlar. Bu tedavilerin temel amacı, hastalığın ana nedeni olan bakteri plağını ve onun sertleşmiş hali olan diş taşını (tartar) ortadan kaldırmaktır.
En temel ve en önemli cerrahisiz tedavi, halk arasında “derin temizlik” olarak da bilinen Diş Taşı Temizliği ve Kök Yüzeyi Düzleştirmesi (SRP) işlemidir. Bu işlemin, sağlıklı diş etlerine yapılan rutin diş temizliğinden çok daha kapsamlı ve tedavi edici bir prosedür olduğunu vurgulamak gerekir. SRP, özellikle diş eti çizgisinin altına, yani ceplerin içine yerleşmiş olan hastalık etkenlerini temizlemek için yapılır. Özel periodontoloji el aletleri veya ultrasonik cihazlar kullanılarak, cep içindeki diş kökü yüzeylerindeki tüm pürüzler ve tartarlar titizlikle temizlenir. Bu işlem diş etinin dişe yeniden sağlıklı bir şekilde yapışabilmesi için pürüzsüz ve temiz bir yüzey oluşturur.
Periodontoloji tedavisi ne kadar sürer sorusunun cevabı, hastalığın şiddetine ve yaygınlığına göre değişir. İşlem genellikle lokal anestezi altında yapıldığı için ağrısızdır ve duruma göre tek bir uzun seansta veya birkaç seansa bölünerek tamamlanabilir.
Cerrahi Olmayan Periodontoloji Tedavisinde Antibiyotik Kullanılır mı?
Bazı durumlarda, evet. Özellikle derin ceplerin olduğu veya hastalığın çok agresif seyrettiği vakalarda, tek başına mekanik temizlik yeterli olmayabilir. Bu gibi durumlarda, SRP işleminin etkinliğini artırmak için tedaviye antimikrobiyal ajanlar eklenebilir. Bunlar iki şekilde uygulanabilir.
- Sistemik Antibiyotikler: SRP işlemiyle eş zamanlı olarak ağızdan alınan hap şeklindeki antibiyotiklerdir.
- Lokal Antibiyotikler: Temizlenen periodontal cebin içine doğrudan uygulanan, yavaş salınımlı antibiyotik içeren özel materyallerdir. Bu ilacın ihtiyaç duyulan bölgede yüksek konsantrasyonda etki etmesini sağlar.
Periodontoloji Tedavisinde Cerrahi İşlemler Ne Zaman Gerekli Olur?
Cerrahi olmayan tedaviler hastalığı kontrol altına almak için yeterli olmadığında veya diş eti ve kemikte düzeltilmesi gereken yapısal bozukluklar olduğunda cerrahi tedavilere başvurulur. Bu işlemlerin amacı, diş eti altındaki derin bölgelere tam erişim sağlayarak kök yüzeylerini tamamen temizlemek, hastalıklı dokuları uzaklaştırmak ve hem sizin hem de bizim tarafımızdan daha kolay temizlenebilecek, sağlıklı bir diş eti-kemik yapısı oluşturmaktır.
En sık yapılan cerrahi işlem Flep Operasyonu (Cep Küçültme Ameliyatı)’dur. Bu işlemde diş eti nazikçe kaldırılarak alttaki kök yüzeylerine ve kemiğe tam görüş sağlanır. Bu sayede derinlerdeki tüm tartarlar temizlenir ve hastalık nedeniyle pürüzlü hale gelmiş kemik yüzeyleri düzeltilir. Ardından diş eti, cebin daha sığ olacağı şekilde yeniden konumlandırılarak dikilir. Sonuçta dişler biraz daha uzun görünebilir, ancak bu tedavinin başarılı olduğunun ve artık o bölgenin sağlıklı ve temizlenebilir olduğunun bir işaretidir.
Periodontoloji Uzmanı Dolgu Yapar mı veya Kuron Boyu Uzatma Nedir?
Bir periodontologun temel görevi dolgu yapmak değildir, ancak dolgu veya kaplama (kuron) yapılabilmesi için gerekli altyapıyı hazırlayabilir. Kuron Boyu Uzatma işlemi tam da bu amaca hizmet eder. Bazen bir dişin çürüğü veya kırığı diş eti seviyesinin altına iner. Bu durumda diş hekiminizin sağlıklı bir dolgu veya kaplama yapabilmesi için yeterli diş dokusu kalmaz. Kuron boyu uzatma ameliyatı ile periodontolog, diş etini ve gerekirse bir miktar kemiği cerrahi olarak yeniden şekillendirerek dişin daha fazla kısmını açığa çıkarır. Bu restorasyonun uzun ömürlü ve sağlıklı olmasını sağlar. Bu işlem aynı zamanda estetik amaçlarla, “gummy smile” olarak adlandırılan, gülerken diş etlerinin çok fazla göründüğü durumları düzeltmek için de kullanılabilir.
Diş Eti Hastalığıyla Kaybedilen Kemiği Geri Getirmek Mümkün müdür?
Evet, modern periodontolojinin en heyecan verici alanlarından biri budur. Yıllarca periodontal cerrahinin ana hedefi hastalığı durdurmak ve hasarlı dokuları uzaklaştırmaktı. Ancak günümüzde rejeneratif (yenileyici) prosedürler sayesinde, sadece hasarı durdurmakla kalmayıp, kaybedilen dokuları yeniden oluşturmayı hedefliyoruz. Bu basit bir onarımdan, gerçek bir biyolojik yeniden yapılandırmaya geçiş anlamına gelir.
Bu amaçla kullanılan bazı temel yöntemler şunlardır:
- Kemik Greftleme (Kemik Tozu Uygulaması): Hastalık nedeniyle erimiş olan kemik boşluklarının, kemik oluşumunu tetikleyen özel materyallerle (kemik tozu/greft) doldurulması işlemidir. Bu hem mevcut dişlere destek olmak hem de gelecekteki bir implant için yeterli kemik hacmi oluşturmak için yapılır.
- Yönlendirilmiş Doku Rejenerasyonu (YDR): Kemik grefti yerleştirildikten sonra, bölgenin üzerine özel bir bariyer membran yerleştirilir. Bu membran, hızlı büyüyen diş eti dokusunun kemikleşme alanına girmesini engelleyerek, yavaş büyüyen kemik hücrelerine yeni kemik oluşturmaları için zaman ve alan tanır.
- Biyomateryaller ve Büyüme Faktörleri: Hastanın kendi kanından elde edilen PRF (trombositten zengin fibrin) gibi biyolojik materyaller veya diş gelişimini taklit eden proteinler (Emdogain®) kullanılarak vücudun kendi iyileşme mekanizmaları uyarılır ve yönlendirilir.
Diş Eti Çekilmesi Ameliyatla Düzeltilebilir mi?
Evet, diş eti çekilmesi, yumuşak doku greftlemesi olarak adlandırılan cerrahi prosedürlerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Bu ameliyatların amacı, açıkta kalan ve hassasiyete neden olan kök yüzeylerini örtmek ve dişin etrafında daha kalın, daha dayanıklı bir diş eti dokusu oluşturmaktır. Bu işlem için genellikle hastanın kendi damağından alınan küçük bir doku parçası kullanılır. Alternatif olarak bu amaçla özel olarak üretilmiş ve işlenmiş doku bankası kaynaklı greftler de kullanılabilir. Bu sayede hem estetik bir görünüm elde edilir hem de dişin sağlığı uzun vadede korunmuş olur.
Periodontoloji ve İmplant Tedavisinin Bağlantısı Nedir?
Dental implantlar, eksik dişlerin yerine konmasında günümüzdeki en iyi tedavi yöntemidir. Bir periodontolog, sadece diş eti hastalıklarını tedavi eden bir uzman değil aynı zamanda dental implant cerrahisinde de en yetkin hekimlerden biridir. Bunun temel nedeni, periodontologların hem sert doku (kemik) hem de yumuşak doku (diş eti) cerrahisinde yoğun bir uzmanlık eğitimine sahip olmalarıdır. Bir implantın başarısı, sadece kemiğe doğru yerleştirilmesine değil aynı zamanda etrafındaki diş etinin sağlıklı ve sıkı bir şekilde onu sarmasına da bağlıdır. Periodontolog, bu iki kritik faktörü de yönetme konusunda eşsiz bir uzmanlığa sahiptir. Özellikle kemik miktarının yetersiz olduğu ve implant öncesi kemik greftlemesi veya sinüs kaldırma gibi ek cerrahi işlemlerin gerektiği karmaşık vakalarda periodontologun rolü paha biçilmezdir.
İmplantlar da Dişler Gibi Hastalanır mı?
Evet, bu çok önemli bir konudur. İmplantlar çürümez, ancak tıpkı doğal dişler gibi etraflarında bakteri plağı birikirse iltihaplanabilirler. Bu duruma genel olarak peri-implant hastalıklar denir.
- Peri-implant Mukozit: Bu implantın etrafındaki diş etinin iltihaplanmasıdır ve diş eti hastalığının başlangıç aşaması olan gingivitise benzer. Geri dönüşümlü bir durumdur ve iyi bir profesyonel bakım ve evde yapılan temizlikle tedavi edilebilir.
- Peri-implantitis: Bu çok daha ciddi bir durumdur ve periodontitise benzer. Diş eti iltihabına ek olarak implantın etrafındaki destek kemiğin erimesiyle karakterizedir. Tedavi edilmezse kemik kaybı ilerler ve implantın kaybedilmesine yol açabilir.
Periodontitis öyküsü olan hastalar peri-implant hastalıklara daha yatkındır. Bu nedenle implantlarınızın sağlığını korumak için düzenli profesyonel bakım ve ömür boyu sürecek periodontal idame tedavisi kritik öneme sahiptir. Bu yaptığınız bu değerli yatırımı korumanın tek yoludur.
Periodontoloji Tedavisi Bittikten Sonra Süreç Nasıl Devam Eder?
Tüm aktif tedaviler (cerrahi veya cerrahi olmayan) tamamlandıktan sonra, aslında tedavinin en önemli aşaması başlar. Unutulmamalıdır ki periodontitis diyabet veya yüksek tansiyon gibi kronik bir hastalıktır. Tamamen “iyileşmez”, ancak kontrol altına alınabilir ve yönetilebilir. Tedavi görmüş bir hasta, durumu stabil hale geldikten sonra bile ömür boyu bir periodontitis hastası olarak kabul edilir.
Bu nedenle uzun vadeli başarı ve hastalığın tekrarlamasını önlemek, periodontal idame tedavisi adı verilen destekleyici bakım programına ömür boyu bağlı kalmaya bağlıdır. Bu ziyaretler, basit bir “diş temizliği” değildir. Bunlar özel olarak sizin durumunuza göre planlanmış tedavi seanslarıdır.
Bir periodontal idame seansında şunlar yapılır.
- Periodontal durumunuzun yeniden değerlendirilmesi (cep derinliği ölçümleri, kanama kontrolü).
- Risk faktörlerinizin (sigara, diyabet kontrolü, ev bakımı etkinliği) gözden geçirilmesi.
- Diş eti çizgisinin üstünde ve altında biriken yeni plak ve tartarların titizlikle temizlenmesi.
- Evde uyguladığınız fırçalama ve diş ipi kullanma tekniklerinin pekiştirilmesi.
Bu idame ziyaretlerinin sıklığı kişiye özeldir ve genellikle 3 ila 6 ay arasında değişir. Periodontologunuz ve siz, bir takım olarak çalışırsınız. Sizin evde göstereceğiniz özen ve düzenli olarak idame randevularınıza gelmeniz, bu takım oyununun en önemli parçasıdır. Bu ortaklık, hem doğal dişlerinizin hem de implantlarınızın sağlığını bir ömür boyu korumanın anahtarıdır.

Diş Hekimi Yaşar Çınar NAR, 2001 yılında mezun olduğu Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden bu yana diş hekimliğinde akademik ve klinik deneyimini sürekli geliştirmiş, İtalya Marconi Üniversitesi’nde Oral İmplantoloji yüksek lisansı (M.Sc.) tamamlamıştır.
Kamu ve özel sektörde edindiği tecrübe, Anadolu Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi’ndeki işletme eğitimleriyle yönetsel becerilerle birleşmiş; 2017’de Özel Altınkoza Hastanesi Diş Kliniği’ni kurarak kurucu hekim ve klinik direktörü olmuştur.
Genel anestezi altında uygulanan ağrısız diş tedavileri, ileri implant cerrahisi ve estetik uygulamalarda uzman olan Dr. NAR, Almanya denkliği ile yurt dışında da hasta kabul etmekte, sağlık turizmi kapsamında uluslararası hizmet vermektedir